DİN VE MEZHEPLER

YASİN SURESİ – NASSER AL QATAMİ

Abone Ol




Sûre, ismini iki harften ibaret olan ilk âyetten almıştır. Mekke'de inmiştir. 83 (seksenüç) âyettir. Sûreye isim olarak verilen "yâsîn"in, genellikle "Ey insan!" manasına geldiği kabul edilir. Bununla kasdedilen, Hz. Peygamber'dir. Yâsîn sûresi Kur'an'ın kalbi kabul edilmiş ve müslümanlar arasında ayrı bir önem kazanmıştır. Fazileti hakkında hadisler vardır.

Yasin Suresinin Türkçe Okunuşu ve Türkçe Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Yâ-Sîn
2. Velkur-âni-lhakîm(i)
3. İnneke lemine-lmurselîn(e)
4. 'Alâ sirâtin mustakîm(in)
5. Tenzîle-l'azîzi-rrahîm(i)
6. Litunżira kavmen mâ unżira âbâuhum fehum ġâfilûn(e)
7. Lekad hakka-lkavlu 'alâ ekśerihim fehum lâ yu/minûn(e)
8. İnnâ ce'alnâ fî a'nâkihim aġlâlen fehiye ilâ-l-eżkâni fehum mukmehûn(e)
9. Vece'alnâ min beyni eydîhim sedden vemin ḣalfihim sedden feaġşeynâhum fehum lâ yubsirûn(e)
10. Vesevâun 'aleyhim eenżertehum em lem tunżirhum lâ yu/minûn(e)
11. İnnemâ tunżiru meni-ttebe'a-żżikra veḣaşiye-rrahmâne bilġayb(i)(s) febeşşirhu bimaġfiratin veecrin kerîm(in)
12. İnnâ nahnu nuhyî-lmevtâ venektubu mâ kaddemû ve âśârahum(c) ve kulle şey-in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(in)
13. Vadrib lehum meśelen ashâbe-lkaryeti iż câehâ-lmurselûn(e)
14. İż erselnâ ileyhimu-śneyni fekeżżebûhumâ fe'azzeznâ biśâliśin fekâlû innâ ileykum murselûn(e)
15. Kâlû mâ entum illâ beşerun miślunâ vemâ enzele-rrahmânu min şey-in in entum illâ tekżibûn(e)
16. Kâlû rabbunâ ya'lemu innâ ileykum lemurselûn(e)
17. Vemâ 'aleynâ illâ-lbelâġu-lmubîn(u)
18. Kâlû innâ tetayyernâ bikum(s) le-in lem tentehû lenercumennekum veleyemessennekum minnâ 'ażâbun elîm(un)
19. Kâlû tâ-irukum me'akum(c) e-in żukkirtum(c) bel entum kavmun musrifûn(e)
20. Vecâe min aksâ-lmedîneti raculun yes'â kâle yâ kavmi-ttebi'û-lmurselîn(e)
21. İttebi'û men lâ yes-elukum ecran vehum muhtedûn(e)
22. Vemâ liye lâ a'budu-lleżî fetaranî ve-ileyhi turce'ûn(e)
23. Eetteḣiżu min dûnihi âliheten in yuridni-rrahmânu bidurrin lâtuġni 'annî şefâ'atuhum şey-en velâ yunkiżûn(i)
24. İnnî iżen lefî dalâlin mubîn(in)
25. İnnî âmentu birabbikum fesme'ûn(i)
26. Kîle-dḣuli-lcenne(te)(s) kâle yâ leyte kavmî ya'lemûn(e)
27. Bimâ ġafera lî rabbî vece'alenî mine-lmukramîn(e)
28. Vemâ enzelnâ 'alâ kavmihi min ba'dihi min cundin mine-ssemâ-i vemâ kunnâ munzilîn(e)
29. İn kânet illâ sayhaten vâhideten fe-iżâ hum ḣâmidûn(e)
30. Yâ hasraten 'alâ-l'ibâd(i)(c) mâ ye/tîhim min rasûlin illâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)
31. Elem yerav kem ehleknâ kablehum mine-lkurûni ennehum ileyhim lâ yerci'ûn(e)
32. Ve-in kullun lemmâ cemî'un ledeynâ muhdarûn(e)
33. Veâyetun lehumu-l-ardu-lmeytetu ahyeynâhâ veaḣracnâ minhâ habben feminhu ye/kulûn(e)
34. Vece'alnâ fîhâ cennâtin min naḣîlin vea'nâbin vefeccernâ fîhâ mine-l'uyûn(i)
35. Liye/kulû min śemerihi vemâ 'amilet-hu eydîhim(s) efelâ yeşkurûn(e)
36. Subhâne-lleżî ḣaleka-l-ezvâce kullehâ mimmâ tunbitu-l-ardu vemin enfusihim vemimmâ lâ ya'lemûn(e)
37. Veâyetun lehumu-lleylu nesleḣu minhu-nnehâra fe-iżâ hum muzlimûn(e)
38. Ve-şşemsu tecrî limustekarrin lehâ(c) żâlike takdîru-l'azîzi-l'alîm(i)
39. Velkamera kaddernâhu menâzile hattâ 'âde kel'urcûni-lkadîm(i)
40. Lâ-şşemsu yenbeġî lehâ en tudrike-lkamera velâ-lleylu sâbiku-nnehâr(i)(c) ve kullun fî felekin yesbehûn(e)
41. Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ żurriyyetehum fî-lfulki-lmeşhûn(i)
42. Veḣalaknâ lehum min miślihi mâ yerkebûn(e)
43. Ve-in neşe/ nuġrikhum felâ sarîḣa lehum velâ hum yunkażûn(e)
44. İllâ rahmeten minnâ vemetâ'an ilâ hîn(in)
45. Ve-iżâ kîle lehumu-ttekû mâ beyne eydîkum vemâ ḣalfekum le'allekum turhamûn(e)
46. Vemâ te/tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû 'anhâ mu'ridîn(e)
47. Ve-iżâ kîle lehum enfikû mimmâ razekakumu(A)llâhu kâle-lleżîne keferû lilleżîne âmenû enut'imu men lev yeşâu(A)llâhu et'amehu in entum illâ fî dalâlin mubîn(in)
48. Ve yekûlûne metâ hâżâ-lva'du in kuntum sâdikîn(e)
49. Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te/ḣużuhum vehum yaḣissimûn(e)
50. Felâ yestatî'ûne tavsiyeten velâ ilâ ehlihim yerci'ûn(e)
51. Venufiḣa fî-ssûri fe-iżâ hum mine-l-ecdâśi ilâ rabbihim yensilûn(e)
52. Kâlû yâ veylenâ men be'aśenâ min merkadinâ(k-s) hâżâ mâ ve'ade-rrahmânu vesadeka-lmurselûn(e)
53. İn kânet illâ sayhaten vâhideten fe-iżâ hum cemî'un ledeynâ muhdarûn(e)
54. Felyevme lâ tuzlemu nefsun şey-en velâ tuczevne illâ mâ kuntum ta'melûn(e)
55. İnne ashâbe-lcenneti-lyevme fî şuġulin fâkihûn(e)
56. Hum ve ezvâcuhum fî zilâlin 'alâ-l-erâ-iki mutteki-ûn(e)
57. Lehum fîhâ fâkihetun velehum mâ yedde'ûn(e)
58. Selâmun kavlen min rabbin rahîm(in)
59. Vemtâzû-lyevme eyyuhâ-lmucrimûn(e)
60. Elem a'hed ileykum yâ benî âdeme en lâ ta'budû-şşeytân(e)(s) innehu lekum 'aduvvun mubîn(un)
61. Ve eni-'budûnî(c) hâżâ sirâtun mustekîm(un)
62. Velekad edalle minkum cibillen keśîrâ(an)(s) efelem tekûnû ta'kilûn(e)
63. Hâżihi cehennemu-lletî kuntum tû'adûn(e)
64. İslevhâ-lyevme bimâ kuntum tekfurûn(e)
65. Elyevme naḣtimu 'alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn(e)
66. Velev neşâu letamesnâ 'alâ a'yunihim festebekû-ssirâta feennâ yubsirûn(e)
67. Velev neşâu lemesaḣnâhum 'alâ mekânetihim femâ-stetâ'û mudiyyen velâ yerci'ûn(e)
68. Vemen nu'ammirhu nunekkis-hu fî-lḣalk(i)(s) efelâ ya'kilûn(e)
69. Vemâ 'allemnâhu-şşi'ra vemâ yenbeġî leh(u)(c) in huve illâ żikrun ve kur-ânun mubîn(un)
70. Liyunżira men kâne hayyen ve yahikka-lkavlu 'alâ-lkâfirîn(e)
71. Eve lem yerav ennâ ḣalaknâ lehum mimmâ 'amilet eydînâ en'âmen fehum lehâ mâlikûn(e)
72. Ve żellelnâhâ lehum feminhâ rakûbuhum veminhâ ye/kulûn(e)
73. Velehum fîhâ menâfi'u ve meşârib(u)(s) efelâ yeşkurûn(e)
74. Vetteḣażû min dûni(A)llâhi âliheten le'allehum yunsarûn(e)
75. Lâ yestatî'ûne nasrahum vehum lehum cundun muhdarûn(e)
76. Felâ yahzunke kavluhum(m) innâ na'lemu mâ yusirrûne vemâ yu'linûn(e)
77. Eve lem yerâ-l-insânu ennâ ḣalaknâhu min nutfetin fe-iżâ huve ḣasîmun mubîn(un)
78. Ve darabe lenâ meśelen venesiye ḣalkah(u)(s) kâle men yuhyî-l'izâme vehiye ramîm(un)
79. Kul yuhyîhâ-lleżî enşeehâ evvele merra(tin)(s) vehuve bikulli ḣalkin 'alîm(un)
80. Elleżî ce'ale lekum mine-şşeceri-l-aḣdari nâran fe-iżâ entum minhu tûkidûn(e)
81. Eve leyse-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda bikâdirin 'alâ en yaḣluka miślehum(c) belâ vehuve-lḣallâku-l'alîm(u)
82. İnnemâ emruhu iżâ erâde şey-en en yekûle lehu kun feyekûn(u)
83. Fesubhâne-lleżî biyedihi melekûtu kulli şey-in ve-ileyhi turce'ûn(e)

Yasin Suresinin Türkçe Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Yâ Sîn.[448] *
2,3,4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur'an'a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
5,6. Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
8. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
9. Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.
10. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
11. Sen ancak Zikr'e (Kur'an'a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân'dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
12. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir bir kaydetmişizdir.
13. (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
14. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, "Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz" dediler.
15. Onlar şöyle dediler: "Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."
16. (Elçiler ise) şöyle dediler: "Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor."
17. "Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."
18. Dediler ki: "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur."
19. Elçiler de, "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler.
20. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun."
21. "Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir."
22. "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O'na döndürüleceksiniz."
23. "O'nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."
24. "O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum."
25. "Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!"
26,27. (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): "Cennete gir!" denildi. O da, "Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi.
28. Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.
29. Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
30. Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
31. Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?
32. Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.
33. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.
34,35. Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?[449] *
36. Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.
37. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri (düzenlemesi)dir.
39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
42. Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
43. Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
44. Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.
45. Onlara, "Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin" denildiğinde yüz çevirirler.
46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar.
47. Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler.
48. "Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?" diyorlar.
49. Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.
50. Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
51. Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.
52. Şöyle derler: "Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler."
53. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
54. O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.
55. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.
56. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.
57. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.
58. Çok merhametli olan Rab'den bir söz olarak (kendilerine) "Selâm" (vardır).
59. (Allah, şöyle der:) "Ey suçlular! Ayrılın bu gün!"
60,61. "Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?"
62. "Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?"
63. "İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir."
64. "İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!"
65. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.
66. Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!
67. Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
68. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?
69. Biz, o Peygamber'e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.
70. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur'an'ı indirdik.
71. Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.
72. Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.
73. Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'ı bırakıp da ilâhlar edindiler.
75. Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler.
76. (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
77. İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.
78. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?"
79. De ki: "Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir."
80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.[450] *
81. Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.
82. Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri o şeye ancak "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
83. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah'ın şanı yücedir! Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.


Haber : 

Abone Ol